
Man Ray eserleri ve hayatı. Sanatçının ibretlik hayatı ve sanatına dair birçok şeyi bu yazıda işledik.
Asıl adıyla Emmanuel Radnitzky, 27 Ağustos 1890’da, Philadelphia’da dünyaya gözlerini açtı. Henüz 7 yaşındayken ailesiyle Brooklyn’e taşındı. Kökenleri yüzünden burada pek çok ayrımcılığa uğrayan aile soyadlarını “Ray” olarak değiştirmek zorunda kaldı. Emmanuel ise daha sonraları adını “Man” olarak değiştirdi ve unutulmaz adıyla “Man Ray” olarak anılmaya başladı. Görsel sanatlara olan ilgi ve yeteneğini erken yaşlarda keşfetti. Kendini çizim ve illüstrasyon alanlarında geliştirmeye karar verdi, çünkü asıl tutkusu resim yapmaktı. Liseden sonra Harlem’deki Ferrer Center okulunda çizim dersleri alan sanatçı, ayrıca geçimini sağlamak için ticari sanat ve illüstrasyonla da uğraşıyordu. Okulda gösterdiği üstün başarılardan ötürü fotoğrafçı Alfred Stieglitz başta olmak üzere New York sanat çevresinden pek çok kilit isimle tanıştı. Bu onun sanat aleminin içine gerçek anlamda girmesi anlamına geliyordu.
Resim, heykel ve film gibi pek çok sanat alanlarında ustalaşmış olan Ray, Amerika’da ise fotoğraflarıyla tanınıyordu. Amerika serüvenini Paris, New York ve Los Angeles gibi şehirler takip etti. Bu şehirlerden en önelisi onun için elbette ki Paris’ti. Orada kendini evinde gibi hissettiğini söylüyordu. Eserleri de aynı oranda Parislilerce takdir ediliyordu. O kadar ki, fotoğrafçılığa adımını attığı yıllarda İlk modelleri bile Cocteau ve Duchamp gibi Parisli ünlü dostlarıydı.
Fransa’daki sanat hayatı çok geçmeden Nazi işgali yüzünden son bulmak zorunda kaldı ve Ray Amerika’ya geri döndü. Kaliforniya’ya taşındı, manken ve dansçı eşi Juliet Browner ile burada tanıştı.
Burada devam ettirmeye çabaladığı sanat hayatını bir kez daha resme odakladı. Ancak burada da kalma arzusunda değildi, Paris onun için sanatının kaynağıydı. 1951’de Juliet’le birlikte Paris’e döndü. 1976’da hayatı sonlanıncaya dek fotoğrafçılık, resim ve objeler üzerine çalışmalarını bütün arzusuyla sürdürdü.
Man Ray sanat hayatında pek çok farklı akımdan etkilendi. Yine de hiçbirine tam anlamıyla bağlanmadı, akımlar onun için sınırlamalardı. Fakat o sadece sanata olan aşkını göstermek istiyordu. Yine de çalışmalarını incelediğimizde Dada ve gerçeküstücülükten etkilendiğini söyleyebiliriz. Zira fotoğrafları yıllar sonrasında bile sürrealist harekette önemli bir rol oynayacaktı.
Yorum: Zehra Yıldırım Kaynak: Kadrolupersonel