kadrolu personel

Sinema tarihine damga vurmuş en iyi Marlon Brando filmlerini derledik.

Birinci sırada Godfather

Mario Puzzo’nun “Şiddet dolu, katı, kırılan ama bükülmeyen bir gelenek. Gerekirse kanla korunan alternatif bir ahlak.” diye sunulan “Baba” kitabından uyarlanan Godfather’ı ilk sıraya koyuyoruz. Marlon Brando’nun en iyi rol kestiği film Godfather.

Baba, 1940’ların Amerika’sında, bir İtalyan mafya ailesinin hikâyesini mevzu ediniyor. Don Corleone rolünde Marlon Brando’yu seyrediyoruz. Savaş gazisi Michael (Al Pacino) babasıyla barıştıktan sonra Don işleri yürütemeyecek duruma düştükten sonra ailenin başına Michael rolüyle Pacino geçer. Bir jest olarak ölünen ve öldürülen, mafyanın usulleriyle hatırda kalacak destansı bir savaş. Yönetmen koltuğunda efsane isim Francis Ford Coppola var.

Sırada Rıhtımlar Üzerinde var…

Genç Brando’nun parıldadığı dönemler. Dram, polisiye ve romantik bir film Rıhtımlar Üzerinde… Marlon’u Terry rolünde seyrediyoruz. Terry zor şartlarda çalışan bir liman işçisidir. Eski boksör, çalıştığı limanın patronlarının kirli işlere bulaştığını ve en yakın arkadaşının öldürülüşüne tanıklık olur. Hatta bunda suçlu bile gözükür, vicdanı da ağır basar. Terry Mallon ne yapacak?..

Üçüncü sırada Viva Zapata

Elia Kazan’ın beyazperdeye uyarladığı Viva Zapata! filminin senaryosu Edgecumb Pinchon’ın 1941 yılında yayımladığı Zapata the Unconquerable isimli biyografik romanından Pulitzer ve Nobel Edebiyat Ödüllü Amerikalı yazar John Steinbeck tarafından yazılır. Başrol yine Marlon Brando’ya emanet.

The Men!

‘The Men’ 1950 yılında çekiliyor. II. Dünya Savaşı sırasında yaralanmış, topluma yeniden adapte olmaya çalışan bir gâzinin hikâyesi.

Kısaca Marlon Brando kimdir?

Marlon Brando diyor ki, “Oyunculuğu çabucak kapıyoruz. Çocukken bile… Yulaf ezmesini yere atıyor, annemizin ilgisini çekmeye çalışıyoruz. Rol yapmak hayatta kalmaktır!”

Marlon Brando, Omahalı’dır. Tabiatla yakından ilişki kurmaya hevesli küçük Marlon, basit bile gözüken şeylerle derinden ilişki kurmaya çalışır. Annesi iyi bir piyanist olmasına rağmen nefesi hep alkol kokar. Marlon, küçük yaşta Yahudilerin bol olduğu New School denilen okula kayıt olur. Burada tiyatro üzerine eğitim verilir. Brando, rolde kızması gerektiği yerlerde, babasının annesini dövdüğü o içler acısı ânları hatırlar. İlk oynadığı film The Men! Burada felçli bir adamın rolü verilir Marlon’a. Bu rolü oynamak için üç hafta hastanede felçlilerle vakit geçirir. Rıhtımlar Üzerinde isimli film ona Oscar’ı getirir. Yukarıda filmden kısaca bahsettik. Her biri seyredilmeye değer filmler.

Marlon, biraz ustalaşınca, öyle her işi kabul etmez. Seçicidir. Marlon, “Kızılderililer hakkında bildiğimizi zannettiğimiz çoğu şeyi Hollywood filmlerinden öğrendik. Bize çirkin, vahşi ve kötü gösterildiler. Amerika’nın asıl yerlileriyle ilgili öğrendiğimiz her şey yanlış. Birleşik Devletler’in Kızılderililerle arasında ‘iyi niyet’e dayalı 400 anlaşma var, hepsi çiğnendi. Özgürlüğü, hakkaniyeti, adaleti savunan bir ülke olduğumuzu iddia ediyoruz… Ama öyle değil. Açgözlü, yıkıcı, öfkeli, işkenceci, korkunç insanlardık. Bir kıtadan öbürüne gelip, Kızılderililer arasında kargaşa çıkarttık. Kendimizi böyle görmeyi sevmeyiz.” sözleriyle Hollywood’u karşısına aldığı gibi ABD Ulusal Ordusu’nun siyahîlere attığı mermilere karşı gelir. ABD’nin zulmüne karşı hep gür ses olur.