kadrolu personel

Sürrealist kadın ressamların hayatı ve eserleri; Kay Sage, Leonora Carrington, Dorothea Tanning ve Leonor Fini ve Dora Maar…

Kay Sage (1898-1963)

Zengin ve köklü bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Kay Sage, çocukluğunu I. Dünya Savaşı döneminde geçirmiştir. Yine aynı dönemde anne ve babasının boşanmasıyla da çocukluğu durgun ve sanattan uzak olarak devam etmiştir. Sonraları annesiyle İtalya’ya taşınır. 1930’larda ise bir İtalyan prensle evlenir, hayatına prenses olarak devam eder. Balolarla dolu bir prenses hayatı yaşarken de sanattan ve resimden uzak kalmıştır haliyle. İtalyan eşi ile boşanma kararı alır, çünkü yaşadığı hayat onu mutlu etmiyordur. Sanata olan tutkusunu arkasına alarak prenseslikten vazgeçip, dönemin sürrealist ressamlarının yaşadığı, sanat akımlarına yön veren Paris’e gider ve ressam olmayı tercih eder. Seçme ve seçilme hakkının kadınlar için yeni yeni konuşulduğu 40lı dönemler düşünülünce Sage’nin cesaretinin sanat aşkına dayandığını görebiliriz. Paris’te yeni olduğu zamanlarda, dikkatini bir tablo çeker; “I’m waiting for you. (Seni bekliyorum)”. Sonları büyük aşkı ve eşi olacak Yves Tanguy’a ait bu tablo Sage’yi fazlasıyla etkiler. Öyle ki Tanguy’un ölümünün ardından dayanamayıp intihar ederken ressamımız şu sözleri söyler: “Yves’in onu tanımadan önce gördüğüm ilk resmi, ‘Seni bekliyorum’ idi. Gelmiştim. Şimdi yine beni bekliyor – yola çıkıyorum.”

I Saw Three Cities – Kay Sage

Leonora Carrington (1917 – 2011)

Leonara Carrington, Dorothea Tanning ve Kay Sage pek çok ünlü sürrealist kadın sanatçıların çağdaşıdır. Aslen Meksikalı olan ressam, 1920’lerde Londra’da gördüğü bir sergi ile sürrealizm akımına ilk adımlarını atar. Burada kaldığı sürede kendisi gibi sürrealist ressam olan Max Ernst ile tanışır. Sanatın ve edebiyatın olduğu, İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine kadar birlikte güzel bir hayat yaşarlar. İkili bir ritüel izlemek için Cornwall’da bir köye davet edilirler. Burada yarı insan yarı hayvan varlıkları göreceklerini umarak giderler ve Nightjarman adındaki yarı insan yarı kuş olan varlığı görürler, ondan etkilenir ve eserlerinde bu varlığa sıklıkla yer verirler. Savaş Leonora ve Max için de iyi gitmez ve ayrılmak zorunda kalırlar. Bu dönemde İspanya’ya yerleşen Carrington zihinsel bir çöküş süreci yaşar. Resmi kadar önem verdiği hikâye yazarlığına burada devam eder. Leonora Carrington resimden heykele, yazıdan fotoğrafa pek çok alanda eser vererek döneminin önemli kadın sanatçıları arasında yer almıştır.

El Mundo Magico de Los Mayas – Leonora Carrington

Dorothea Tanning (1910-2012)

Carrington gibi yazar ve şair olan Dorothea Tanning, 1936 yılında New York’a gider. Buradaki Modern Sanatlar Müzesi’ni ziyaret eder. O dönemin meşhur Sürrealist, Dadaist sergilerini inceler ve bunlardan çok etkilenir. Sürrealizme kendi hayal gücünü yakın bulan sanatçı, hayal gücünü ayrıştırıp zenginleştirerek sürrealist akımın öncülüğünde eserler vermeye başlar. Zengin renklere sahip resimlerinde, genç kız ve kadınların gözle görülmese bile incelenirse hissedilebilecek bazı bilinmeyen güçler tarafından yönlendirilir. Hayal gücünün yansımalarını içeren bu resimlerde gerçekçi ve detaycı bir anlayışla beraber gizemlerin de iç içe geçtiğini görebiliyoruz. Sürrealist sanatçı Max Ernst ile 1946 yılında evlenirler. Ernst’in ölümünden sonra New York’a döner, burada sanat hayatına devam eder. Bilinen en önemli eseri kendi otoportresi olan 1942 tarihli “Doğum günü” dür. Bu eserde ayaklarının önündeki siyah kanatlı efsanevi bir tüylü yaratığın iç dünyasını yöneten diğer eserlerindeki gizli güçlerden biri olduğunu varsayabiliriz.

Birthday – Dorethea Tanning

Leonor Fini (1907-1996)

Arjantin kökenli sanatçı, çocukken ailesiyle İtalya’ya göçer ve burada büyür. Ancak küçük yaşlarında, resim eğitimi bir kenara dursun, temel eğitimi bile yeterli olarak alamaz. Sonraları, bir genç kız iken geçirdiği oküler göz hastalıkları yüzünden gözleri uzun süre bandajlı kalmak zorundadır. Bu dönem Fini’ye iç görülerle ve hayal dünyasıyla pek çok an geçirmesini sağlar. Gözlerinin iyileşmesinin ardından kendini sanata yönlendirmesi gerektiğinin bilincine varır ve hastalık döneminde deneyimlediği her şeyi sanatına aktarmaya başlar. Resimlerinde Carrington’un eserlerindeki gibi yarı insan yarı hayvan yaratıklara yer verir. En önemli betimlemeleri güçlü ve cinsel olarak özgürleşmiş kadınlar üzerinedir, bu eserlerinde Fininin feminist, biseksüel kişiliğini görebilmekteyiz. Kadın tasvirlerinde karamsarlık ve cesaret arasındaki zıtlık aynı anda yer almaktadır. Çoğu eleştirmen tarafından gösterişli, narsist bir ikon olarak görülen sanatçı, zorlayıcı ve tartışma yaratan resimleriyle sanatına büyük bir tutkuyla devam etmiştir.

sürrealist kadın ressamlar
Leonor Fini – Homme Noir et Femme Singe

Dora Maar (1907-1997)

Dora Maar Fransa, Tours’ta doğar, ancak küçük yaşta Arjantin’e yerleşirler ve burada büyür. Sanatla küçük yaşlardan ilgilenmeye başlayan sanatçı, 20lerinde Paris’e taşınır ve burada çok istediği fotoğrafçılık eğitimini alır. Daha sonraları fotoğrafçılık yapmaya başlar ve hayatının dönüm noktası olarak gördüğü kübist sanatçı Picasso ile bir sette tanışırlar. Aralarındaki 26 yaşa rağmen aralarında sanat dolu bir ilişki başlar. İlişkileri boyunca birbirlerine sürekli paylaşımda bulunurlar. Örneğin Maar Picasso’nun Guernica’sına katkı sağlarken, Picasso ise resimlerindeki trajedi temsilleri ile Maar için bir öncü olur. Picasso’nun betimlemeleri üzerine kendi betimlemelerini de katarak eserlerindeki gücü ortaya çıkarır. Asıl mesleği fotoğrafçılık olmasına rağmen Picasso ve döneminin diğer ünlü ressamları ile birçok etkileşimde bulunur ve kendi sürrealist resimlerini de usta bir sanatçı olarak ortaya koyar.

sürrealist kadın ressam
The Conversation – Dora Maar