kadrolu personel

Türk kadın ressamlar… Hepsi de bizim güzîde memleketimizin, eşsiz sanatçıları: Hale Asaf, Fatma Nazlı Ecevit, Aliye Berger, Celile Hikmet ve Bedia Güleryüz…

Hale (Salih) Asaf (1905 – 1938)

İlk Türk kadın ressamlarımızdan biri olan Hale Asaf 1905’te İstanbul’da doğdu. Köklü bir ailenin çocuğu olan sanatçı, kendisi gibi ressam olan Mihri Müşfik Hanım’ın yeğenidir. İlkokul yıllarını evde özel eğitimle, orta öğrenimini ise Notre Dame de Sion’da tamamladı. Dil öğrenme yatkınlığından ötürü İngilizce, Rumca, Fransızcayı kolayca kavradı. 1919’da ressam teyzesi Mihri Müşfik Hanım’ın yanına ilk resim derslerini almaya Roma’ya gitti ve burada İtalyanca öğrendi. Daha sonra Paris’e giderek Namık İsmaili’nin öğrencisi oldu. Berlin’de 1924 yılında yaptığı portreler ünlü sanat dergilerinde yayımlandı ve böylelikle adı ilk defa duyuldu. Sonraki yıllarda, Türkiye’ye dönerek Bursa’da resim öğretmenliği yaptı ve 1929’da Ankara Etnografya Müzesi’nde ilk sergisini düzenledi.

Empresyonizm ve sonraki akımların temsilcilerinden biri oldu. Ayrıca manzara ve portre resimlerinde de usta isimler arasındadır. Kübist ve konstrüktivist akımlarından da etkilenmiştir. Yakalandığı kanser hastalığı yüzünden 31 Mayıs 1938’de hayatını kaybetti ve cenazesi Thiasi Mezarlığı’na defnedildi. Asaf’ın hayatının önemli bölümleri Paris’te geçmiş olmasına rağmen, sanatçının o dönemde verdiği eserleri tam olarak bilinmemektedir. Günümüze ulaşan on portre, on Bursa manzarası ve beş Paris manzarası çalışmaları, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde sergilenmektedir.

Otoportre – Hale Asaf

(Fatma) Nazlı Ecevit (1900 – 1985)

Eski milletvekili Fahri Ecevit’in eşi ve 16. Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit’in annesi olan Fatma Nazlı Ecevit 1900’de İstanbul’da doğdu. Nazlı Ecevit, ilk resim derslerini ilk Türk kadın ressamlarımızdan biri olan Mihri Müşfik hanımdan aldı. Resme uzun süre ara veren Ecevit, Ankara Kız Lisesi’nde ve Musiki Muallim Mektebi’nde öğretmenlik yaptı. Amerikan Kültür Merkezi’nde Ankara’daki ilk sergisini açtı. Güzel Sanatlar Birliği’ne girdi ve bu birliğe de pek çok resim verdi ve bir süreliğine bu birliğin başkanlığını da yaptı. Resim ve Heykel Müzesi gibi pek çok özel ve resmi koleksiyonlarda da eserleri bulunmaktadır. 1975 yılında, İstanbul’da düzenlenen Resim, Heykel ve Seramik Festivali’nde İstanbul Arkeoloji Müzesi tarafından verilen bir madalya ile onurlandırılmıştır. Yaptığı manzara, portre ve natürmort resimleri ile tanınan Ecevit, sanatını “empresyonist” olarak tanımlamıştır.

Yelpazeli Kadın – Nazlı Ecevit

Ünlü ressamın yağlı boya kadın portrelerinde ise daha şahsi bir anlatım olduğu açıkça görülebilir. Eserleri genellikle yağlıboya, suluboya ve karakalem çalışmalarından oluşmaktadır. Nazlı Ecevit, 1985 yılında Ankara’da hayatını kaybetti. Resimlerine birçok müze ve özel koleksiyonlarda ulaşabilir ve onları düzenlenen pek çok mezatta görebiliriz.

Aliye Berger (1903 – 1974)

Aliye Berger, ilk Türk kazıma, oyma gravür ve grafik sanatçılarımızdan biri… 24 Aralık 1903’de Büyükada’da doğdu Aliye Berger… Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde eğitim gören Berger, aynı zamanda resim ve piyano dersleri de aldı. Resim sanatına ilgisi babasının kitaplarının etkisiyle başladı; Çin resimlerini gördüğünde sempati duydu.

Güneşin Doğuşu – Aliye Berger

Aliye Berger, bir gün ablası Fahrelnisa Zeid’ in köşkün bahçesinde resim yaparken gördü ve acayip hoşuna gitti. Ablasının palet, fırça ve boyalarıyla baş başa bahçede kaldı. Bunun üzerine, ressam içinde resme karşı bir kıpırdanma olduğunu fark etti. 1924’te Türkiye’de sonraları eşi olacak Macar keman virtüözü Karl Berger’den dersler aldı ve yirmi üç yıl beraber yaşadı. Karl Berger’in ölümünden sonra ressam, Londra’ya giderek John Buckland Wright’in atölyesinde heykel ve gravür üzerine çalışmalar yaptı. Ona olan şiddetli aşkı gravürlere yansıdı. 1951’de Türkiye’ye 150 gravür eseriyle dönerek ilk kişisel sergisini açtı. İlk kez 1954’te bir resim yarışmasında birinci seçilerek adını duyurdu. Berger, dışavurumcu oyma baskıları ile tanınmaya başladı. Eserlerinde daha çok siyah ile beyazı yeğler. Sanatçı, 1955’te 2. Tahran Bienali’nde de ikincilik ödülünü aldı. İstanbul’un çeşitli köşelerini bazen gerçekçi, bazen de fantastik biçimde eserlerinde ele almıştır. Eserlerini dışavurumculukla yansıtmıştır. Aliye Berger, dünyanın çeşitli bölgelerinde on iki özel sergi açtı ve kırk sekiz karma sergiye katıldı. Hayatı başarılarla dolu sanatçı, 9 Ağustos 1974’te Büyükada’da vefat etti.

(Ayşe) Celile Hikmet (1880 – 1956)

Selanik’te dünyaya gelen Celile Hanım, ilk öğrenimini evinde özel derslerle almıştır. Sonraları babası Hasan Enver Paşa’nın Sultan Abdülhamit’in yaverliğini yaptığı sıralarda, sarayın ressamı Fausto Zonaro’dan resim eğitimi görme fırsatı yakaladı. 1900 yılında Hikmet Bey ile evlendi ve Celile Hikmet adını aldı. Ertesi yıl, ilk çocukları, Türk şiirinin önemli isimlerinden Nazım Hikmet dünyaya geldi. Ancak sonraları şiddetli geçimsizlik nedeniyle 1917’de Hikmet Bey’den ayrıldı. Celile Hanım’ın evine, Nâzım’a ders vermek üzere gelmeye başlayan dönemin ünlü şairlerinden Yahya Kemal ile büyük bir aşk yaşadı. İkili derslerden sonra uzun edebiyat konuşmaları yaparlar. Aralarında imkânsız bir aşk doğdu belki de; çünkü Nazım Hikmet, hocası ve annesinin bir ilişkinin olmasını istemedi. Yahya Kemal de Celile Hanım’ın istediği evlilikten hep kaçtı ve bir gün ayrılık mektubu yazarak, beraberliklerini bitirdi. Bu ayrılıktan sonra sanatçı, İstanbul’dan ayrılıp Paris’e gitti. Orada resim sanatıyla ilgilenmeye başladı. İstanbul’a döndükten sonra sergilere katıldı, sergiler açtı.

Otoportre – Celile Hikmet

Dönemin en önemli kadın ressamları arasında yer alan Celile Hikmet, pastel renklerin hakim olduğu portreler üstüne yoğunlaştı. Eserlerinde çoğunlukla nü kadın portreleri yer aldı. Son yıllarında şiirlere konu olan ela gözlerini kaybetti. Celile Hikmet, 1956’da Ankara’da hayata gözlerini yumdu.

(Fatma) Bedia Güleryüz (1903 – 1991)

Bedia Güleryüz 1903 tarihinde İstanbul’da doğdu.  İlk Türk kadın izlenimci ressamlardan olan sanatçı, hat sanatıyla ilgilenen babasından kalan resme ilgisinden ötürü İnas Sanayi-i Mektebi’ne girdi; sonrasında ise resim sanatına yöneldi. Burada Ressam Feyhaman Duran’dan desen, Ahmet Haşim’den sanat tarihi dersleri aldı. Mezun olduğunda izlenimcilik akımında uzmanlaşmıştı.

Göksu’dan – Bedia Güleryüz

Okuldan sonra iki yılı Berlin’de kalarak resim ve sanat incelemelerinde bulundu. Berlin’de Arthur Kampf ile çalıştı. Güleryüz, Türkiye’de ise Nazlı Ecevit’le beraber sergilere katıldı. Kendisi bir açık hava ressamıdır. Eserlerine doğada başlayıp, doğada bitirdi. Dönemin Güzel Sanatlar Birliği tarafından düzenlenen Galatasaray, İstanbul ve Ankara gibi önemli sergilere katıldı, dönemin çoğu sanatçısı gibi pek çok kişisel sergi düzenledi. 1991 yılında 88 yaşındayken vefat etti.